Şüpheler, tereddütler, kaygılar

Terör Örgütünün Feshi: Türkiye İçin Büyük Zafer

50 binden fazla insanın ölümüne, trilyonlarca dolar kayba mal olmuş, 40 yıl boyunca ülkenin huzurunu kaçırmış bir terör örgütünün kendisini feshettiğini açıklaması neden büyük bir coşkuyla karşılanmaz? Hatta neden şüpheye, kaygıya, tereddüte, daha da ötesi itirazlara, memnuniyetsizliğe yol açar?

Gösterilen olumsuz tepkinin bir kısmı, terörün oluşturduğu bataklığın kuruyacak, bu bataklıktan beslenenlerin de aç kalacak olmasından kaynaklanıyor. Kürt ırkçıları kanlı bir maceranın sona ermesinden dolayı hoşnutsuz; Türk ırkçıları varlık sebeplerini kaybediyorlar. Terör baronları, terör üzerinden rant elde edenler kaynaklarının kurumasından dolayı endişeli. Bir de bu köklü meselenin Cumhur İttifakı tarafından çözülmesini istemeyenler, başarının Erdoğan ve Bahçeli’nin hanesine yazılmasından rahatsız olanlar var. Bir nevi, “Erdoğan ve Bahçeli kazanacağına terör devam etsin, ülke kaybetsin” diyenler ya da “Edirne’ye Enver gireceğine Bulgar girsin” zihniyetinde olanlar silah bırakmaya karşı çıkıyorlar. Baksanıza Müsavat Dervişoğlu’na ve türevlerine: Neredeyse ellerine kalaşnikof alacak, dağa çıkacak, teröristlerin eline silah tutuşturacaklar. Terörün bitmesine en çok onlar üzüldüler.

Bunlar bir yana, bir de haklı kaygıları, şüpheleri, tereddütleri olan kesim var.

Terör örgütünün, silahla tamamen yok edilmesi yerine, Öcalan’ın çağrısıyla kongresini toplaması, kendisi karar alması ve kendisini feshetmesi toplumun geniş kesimlerinde bir burukluk oluşturmadı değil. Üstelik gerek terör örgütü PKK’nın gerekse DEM Parti’nin bazı sorumsuz yöneticilerinin kuyruğu dik tutmak adına tahrik edici açıklamaları da bu geniş kitlenin sinirlerini hoplatıyor, burukluğu daha da artırıyor.

Türkiye’de 40 yıldır herkesin çok iyi bildiği bir sır var: Kandil dağları ne kadar sarp, çetin, korunaklı olsa da bir terör örgütü on yıllar boyunca orada barınamaz, yaşayamaz, varlığını sürdüremez. İyi de bunu nasıl yaptılar? Çünkü arkalarına bazı güçlü devletleri aldılar. ABD’den, Avrupa ülkelerinden ciddi destek sağladılar. Dağa para aktı, mühimmat aktı, silah aktı. Unlarını, tuzlarını, makarnalarını serbestçe tedarik edebildiler, çünkü korundular, kollandılar, muhafaza edildiler.

Bugün ise terör örgütü üzerindeki işte o koruma kalkanı ortadan kalktı. Türkiye zaten gelişen silah teknolojisi ve kararlılıkla örgütü sıkıştırmıştı. Avrupa ve ABD de tasmayı bırakınca örgüt çaresiz kaldı. PKK’nın teslim olmaktan, silahları bırakmaktan, kendisine bir çıkış yolu aramaktan başka seçeneği kalmadı. Şunu çok net ifade edelim: Karşılıklı bir anlaşma yok, Türkiye’nin pozisyonu sabit; eğer yarın Türkiye bir operasyon başlatsa, belediyelere kayyum atsa, hatta DEM Parti’yi kapatsa, PKK’nın dönüp terörü yeniden başlatmak gibi bir seçeneği yok. O iş bitti. Yenildiler. Kaybettiler. Bomboş bir hayalin peşinde koştular, kullanıldılar, son kullanma tarihleri geldi ve tükendiler.

Yine de kesin, tartışmasız, PKK’yı susturacak bir sert çözüm, tartışmasız zafer olamaz mıydı? Mutlaka olurdu. Türkiye bunu da yapabilirdi. Ancak öyle bir yöntem bu taraftan da kan akmasına neden olabilir, terör örgütü dağılıp kontrolsüz parçacıklara bölünebilirdi. Bir kuşatmada, içerdekiler ya teslim olur ya da direnmeyi seçerler; teslim olurlarsa kan akmaz, yıkım olmaz. PKK teslim oldu. Bu tartışmasız Türkiye’nin yararına.

Peki neden tahrik edici açıklamalar yapıyorlar? Neden dengelerimizi bozuyor, sinirlerimizi altüst etmeye çalışıyorlar? Gayet normal. Dedik ya, teslim olurken kuyruğu dik tutuyorlar. Kendilerince “onurlu(!)” bir çıkış peşindeler. “Yenilmedik, ezilmedik” propagandasıyla moral bulmaya çalışıyorlar.

PKK’nın ve DEM’in bu tahrik edici açıklamalarına Hükümetin sessiz kalmaması gerektiğini de hatırlatalım. Ortada bir pazarlık olmadığına göre, PKK için başka seçenek kalmadığına göre, Hükümetin de öyle çok fazla alttan almasını, hoşgörülü davranmasını gerektirecek bir durum yok. Örneğin DEM Parti yöneticisi Tuncer Bakırhan’ın korucuları aşağılayan hadsiz açıklamasına ya da buna benzer tahriklere en sert perdeden cevap verilmeli. Ne olacak? Süreç mi bozulacak? Bir süreç yok ki.

Türkiye, silahla sıkıştırdığı terör örgütünü, diplomasiyi de devreye sokarak etkisiz hale getirdi. ABD ve Avrupa’nın desteğini çekmesiyle mağarada ya da ovada yaşam imkânı ortadan kalktı. Terör örgütü çaresiz kaldı ve silahlara veda etmeye başladı.

Kimsenin şüphesi, tereddüdü, kaygısı olmasın. Gelinen nokta Türkiye adına tartışmasız bir zaferdir. Bu bela sona ermiştir. Bu, öncekilere hiç benzemeyen, geri dönüşü olmayan bir neticedir. Şimdi artık vakit kardeşliği pekiştirme, ortak soframızdaki ekmeği büyütme vaktidir. Şimdi Türkiye için bayram vaktidir.

Related Posts

Maliyenin analizine takılan doktorlar ‘gönüllü’ oldu: 2.1 milyarlık matrah artırdılar

Özel muayenesi olan doktorlar Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın analizine takıldı. Sisteme takılan doktorlar gönüllü uyumla 2.1 milyar liralık matrah artışı yaptı.

Bakan Kacır’dan yeni yatırım teşvik sistemi değerlendirmesi: Planlı sanayileşmeyi destekleyeceğiz

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye Yüzyılı Kalkınma Hamlesi kapsamındaki yatırımlara OSB’lerde oluşturulan rezerv alanlarda, uygun koşullarda yer tahsis imkanı sunacaklarını belirtti.

Gelir İdaresi Başkanlığı tarih verdi: Yapılandırma kapsamındaki borçlar için taksit uyarısı

Gelir İdaresi Başkanlığı tarih verdi: Yapılandırma kapsamındaki borçlar için taksit uyarısı

Son dakika: Bayram ikramiyelerinin ödeme tarihi belli oldu

Milyonlarca emekli merakla bekliyordu. Bayram ikramiyelerinin ödeme tarihleri belli oldu.

Fazla olan yanlıştır

Önce, müsaade buyurursanız, bir iletişim kuramının altını iyice çizelim: İtibarın bir kurum ve kişinin üzerinde birden fazla hem ticari hem de sosyal pozitif etkisi vardır… ‘ Isı kalkanı ’, krizlere karşı ‘ koruma şemsiyesi ’ görevlerini yerine getirir… Aynı ürün ya da hizmeti rakiplerden daha yüksek fiyata pazarlama şansını sunar; daha nitelikli insan kıymetlerinin daha uygun şartlarda istihdamını sağlamaya hizmet eder; halka arz durumunda ise talep yaratır, mevcut talebi artırır… Bu, sadece bir

Trendyol ve Castle Investments Ankara Veri Merkezi için anlaşma imzaladı

Trendyol, bölgenin veri merkezi geliştirme alanında önde gelen isimlerinden Tarek Al Ashram’ın kurucusu olduğu Castle Investments ile Ankara’da son teknolojiye sahip bir veri merkezi geliştirmek ve işletmek üzere bir işbirliği anlaşması imzaladı.