İran-İsrail Geriliminde Bazı Arap Ülkeleri Neden İran’a Karşı İsrail’i Destekledi?

Posted by

ABD ve İngiltere uçakları, bazı Arap ülkelerinin de yardımıyla, İsrail hava kuvvetlerinin İran füze ve İHA’larını düşürmesine katkı sağladı. Bu iş birliği, bölgedeki güç dengeleri ve jeopolitik faktörlerle ilgili daha derin bir analizin yapılmasına yol açtı.

DW Türkçe’de yer alan habere göre; Nisan ayının başında Şam’daki İran büyükelçiliğine yapılan saldırıyı İsrail’e bağlayan İran, Cumartesi günü İsrail’e karşı 300’ü aşkın İHA ve füze ile misilleme saldırısı düzenledi. Bu saldırılara karşı Amerika ve İngiltere’nin yanı sıra diğer geleneksel müttefikler de İsrail’in yanında yer aldı. Amerikan ve İngiliz hava kuvvetleri, hava tehditlerini önlemede önemli bir rol oynadı. Füze düşürülüp düşürülmediği ise belirsizliğini koruyor. Fransa da bölgedeki devriye faaliyetlerinde aktif rol aldı.

İsrail’e İran’a karşı yardım edenler arasında en dikkat çeken ülke Ürdün oldu. Ürdün Hava Kuvvetleri, İsrail ve ABD uçaklarına ulusal hava sahasını açarak İsrail’in savunmasına destek verdi. Ürdün’ün hava sahasını ihlal eden İran İHA’larını vurduğu da tahmin ediliyor. Bu olayın kanıtı olarak, Ürdün’ün başkenti Amman’ın güneyinde düşürülen bir İHA’nın görüntüleri sosyal medyada büyük yankı uyandırdı.

Hafta sonu, Ürdün’ün yanı sıra Suudi Arabistan’ın da İsrail’e desteği gündeme geldi. İngiltere merkezli The Economist dergisinde yer alan bir makalede, “Suudi Arabistan’ın da aralarında bulunduğu Körfez ülkelerinin, Batı’nın hava savunma sistemlerine ev sahipliği yapmanın yanı sıra gözetim ve uçak yakıt doldurma kabiliyetine sahip oldukları için dolaylı ancak hayati önem taşıyan bir rol oynamış olabileceği” bilgisine yer verildi.

Hafta sonu yaşanan gelişmeleri değerlendiren Avrupa Dış İlişkiler Konseyi’nde (ECFR) Ortadoğu ve Kuzey Afrika Direktörü Julien Barnes-Dacey, İran’ın saldırılarının İsrail’e uluslararası desteği arttırdığına işaret ederek, “Bu çerçevede, İsrail’in Gazze harekâtına eleştirel yaklaşan bazı Arap ülkeleri, İsrail ordusunu, İran’ın İHA saldırılarına karşı destekledi” dedi.

İsrail’in Demir Kubbe hava savunma sistemi, İran’ın gönderdiği füze ve İHA’ların ezici çoğunluğuna karşı başarılı oldu

İsrail’in önde gelen gazetelerinden Haaretz’in yazarlarından Anshel Pfeffer ve Uluslararası Kriz Grubu’ndan (ICG) Mairav Zonszein gibi bazı siyasi gözlemciler, bazı Arap ülkelerinin İsrail’in savunmasında oynadığı rolü memnuniyetle karşıladı. Pfeffer ve Zonszein, bu adımın Arap ülkeleri ve İsrail arasında iş birliği potansiyelini gösterdiğini ve İsrail’in Ortadoğu’da yalnız olmadığına ilişkin bir kanıt sunduğunu savundu.

PEKİ ÜRDÜN, İSRAİL’E NEDEN DESTEK VERDİ?

Ürdün’de Filistin kökenli her beş kişiden birinin bulunması, Ürdün Kraliçesi Rania el Abdullah dahil olmak üzere ülkede İsrail’e eleştirel bir tutum benimseyen birçok kişinin bulunduğunu gösteriyor. Son haftalarda Ürdün’de İsrail’e karşı düzenlenen protestoların artması da bu durumu vurguluyor.

Ürdün Kraliçesi Rania el Abdullah da Filistin kökenli

Ürdün, İsrail’in komşusu olmanın yanı sıra Kudüs’teki Mescid-i Aksa’nın da yasal koruyucusu konumunda. Amman, bu çerçevede perde arkasında, Müslümanlar için sembolik önemi büyük olan Doğu Kudüs’teki cami üzerinde kontrolü elinde bulunduran İsrail ile iş birliği içinde hareket ediyor.

ABD’nin geleneksel müttefiklerinden olan Ürdün, siyasi istikrarını ve savunmasını korumak adına, bazen birbirleriyle çelişen çıkarlar arasında denge kurmak zorunda kalıyor.

Ürdün hükümeti, İsrail’e sağladığı desteğin kendi öz savunma çabaları olduğunu net bir şekilde ifade etti. Resmi açıklamada, “Dün gece hava sahamıza giren bazı nesneler, halkımız ve yoğun nüfuslu bölgeler üzerinde tehdit oluşturduğu için vuruldu. Vurulan nesnelerin parçaları, Ürdün topraklarına düştü ancak ciddi bir zarara neden olmadı” ifadelerine yer verildi.

SUUDİ ARABİSTAN – İSRAİL İLİŞKİLERİ NE DURUMDA?

Suudi Arabistan’ın içerisinde bulunduğu durum da Ürdün’le benzeşiyor. Suudi hükümeti, ulusal çıkarları, uluslararası ittifaklar ve Gazze’deki savaş konusundaki tutumu arasında bir denge kurmaya çalışıyor. Riyad, Hamas’ın 7 Ekim’de düzenlediği saldırıya kadar, İsrail ile ilişkileri normalleştirme sürecinde bulunuyordu. Suudiler, Gazze savaşıyla birlikte İsrail ile normalleşme sürecini ilk etapta askıya aldı. Gazze’de ateşkes ilan edilmesi fikrini destekleyen Riyad, İsrail’in bölgedeki askeri faaliyetlerini de eleştiriyor. Ancak bazı diplomatik kaynaklar, Suudilerin kapalı kapılar ardında hâlâ İsrail ile ilişkileri normalleştirme konusunda hevesli olduğunu aktarıyor.

Hafta sonunda Suudilerin İsrail’e destek verip vermediği henüz kesin olarak bilinmese de, Suudi Arabistan’ın İran füzelerini hedef almak istemesinin birkaç nedeni olduğu biliniyor.

ORTADOĞU’DAKİ DİĞER ÜLKELERİN POZİSYONU

Ortadoğu, uzun yıllardır mezhep temelli ayrışmaların yaşandığı bir bölge olarak biliniyor. Bu ayrışmaların en belirgin olanı, çoğunluğu Sünni Müslüman olan Körfez Arap ülkeleri ile çoğunluğu Şii Müslüman olan İran arasında yaşanıyor.

Şii ve Sünni Müslümanların yanı sıra başka inançlara da ev sahipliği yapan Irak, Suriye ve Lübnan gibi ülkeler ise bu kamplaşmanın ortasında kalıyor. Bu ülkelerde hem Körfez ülkeleri hem de İran’ın etki alanlarını genişletmeye çalıştığını söylemek mümkün. metni daha iyi hale getir

İran’ın yurt dışında desteklediği gruplar da tam bu noktada işin içine giriyor. Tahran, çeşitli ülkelerde mâli, askeri, lojistik ve hatta dini olarak çeşitli Şii Müslüman örgüt ve grupları destekliyor. Yemen’deki Husiler, Irak’taki Haşdi Şabi (Türkçe adıyla Halk Seferberlik Güçleri) ve Lübnan Hizbullahı, İran tarafından desteklenen ittifakın birer üyeleri olarak görülebilir. İran’ın aynı şekilde desteklediği Filistinli Hamas ise Sünni Müslüman bir örgütlenme olarak bir istisna olma özelliği taşıyor.

Tüm bu gruplar, İran’ın saldırısına paralel olarak İsrail’e Yemen, Suriye ve Irak’tan füzeler fırlattı. Irak topraklarından gönderilen füzelerin bir kısmı, bu ülkedeki ABD askeri üssü tarafından düşürüldü. Suudilerin Yemen yönünden gelen füzeleri düşürüp düşürmediği belirsiz.

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, İran’ın saldırısının ardından katıldığı savaş kabinesi toplantısında

“BÖLGESEL AKTÖRLER SAVAŞ İSTEMEZ”

Peki tüm bu ülkeler, hâlihazırda yaşanan gerginlik İsrail ve İran arasında sıcak bir savaşa dönüştüğü takdirde nasıl bir tavır izler?

ABD merkezli düşünde kuruluşu Atlantic Council’da Ortadoğu Direktör Yardımcısı olarak görev yapan Masoud Mostajabi, saldırının hemen ardından kaleme aldığı bir makalede “Bu geceki saldırılar daha geniş çaplı bir İsrail-İran çatışmasına evrildiği takdirde, İsrail’in koruyucusu olarak algılanan bölgesel aktörler, kendilerini geniş çaplı bir yangının ortasında bulabilir. Çeşitli çıkarların tehlikede olduğundan hareketle, bölgedeki liderlerin, her iki tarafı da çatışmayı sona erdirme konusunda teşvik etmeye çalışmaları muhtemel” değerlendirmesine yer verdi.

Hâlihazırda bölgede gerilimi sonlandırma çağrısında bulunan ülkeler arasında Türkiye de bulunuyor. Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan ilgili açıklamada “Yaşanan hadise öncesinde İran ve ABD makamlarıyla görüşerek itidal çağrısında bulunmuştuk. Tarafların karşılıklı beklenti ve mesajları da ülkemiz üzerinden iletilmiş, tepkilerin orantılı olması yönünde gerekli girişimler yapılmıştır” ifadelerine yer verilmişti.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir